Ads Top

Bisiklet Üzerinde Büyük Yolculuklar

Bisiklet ile Büyük Yolculuklar

Bisiklet sürmeye sanırım 5-6 yaşlarımda başladım, tam olarak hatırlayamıyorum, bir bakıma kendimi bildim bileli bisiklet sürüyorum ve hayatımın büyük bir bölümünü de gerçekten de bisiklet sürerek geçirdim. Adeta hakkını verdim diyebilirim.


Bisiklet sürerken; çocukluğumdan itibaren hep daha fazla mesafe kat etme, yeni yollar keşfetme arzusu duyuyordum. Bilinmeyene doğru heyecanlı ve gergin yolculuk, şimdi de aynı aslında, sadece ölçek değişti ve bilinmeyenler azaldı. Bu yüzden heyecanlı ve gergin yolculuk sayısı da giderek azalıyor.


Bisiklet sporunun tek bir kuralı vardır, her anlamda ilerlemek.


İlerideki taş, taşın ilerisindeki direk, sokağın başı, mahallenin en uzak binası, mahalleden çıkmak, iki mahalle öteye kadar gitmek vs... şimdilerde önce km'leri hedef olarak belirlemiştim, 10km,25km, 50km, 100km, 200km vs... sonra km hesabı da başka bir noktaya evirildi, yakın köyler, ilçeler, şehirler, şeklinde revize etti yeni hedefler kendisini.


Sonra mesafeye göre ortalama hız gibi performans odaklı hedefler geldi, strava ile segment savaşlarına ister istemez ortak olduk. En berbat hedef de stravada segment kapmak, eğer bu kafada iseniz, tez zamanda bundan kurtulmaya bakın derim.


Peki saymayı ya da hedef koymayı ne zaman bıraktım, bunu gerçekten hatırlamıyorum.


Artık sadece bisikletin üzerine çıkıp pedal çevirmek benim için tatmin edici olmaya başladığını fark etmeye başladığımda, bisikletten en çok zevk almaya başladığım andı diyebilirim, sonrasında bu eğri hep yukarı doğru gitti, henüz marjinal faydaya erişemedim diyebilirim.


Hayal meyal hatırlıyorum, bir yaz akşamında hava kararmak üzereydi, pedalları çevirdikçe karşıdan esen hafif serin rüzgar yüzüme vuruyor, güzel bir serinlik hissiyatı ve km saatsiz çıktığım turumun dönüşünde yolda kendimle mücadelemi kazanmanın gururuyla birlikte yüzümde bir tebessüm hissettim, işte o turun, o anında bisikletten daha önceki sürüşlerimde hissetmediğim o hissiyatla birlikte bisiklet sürmekten en fazla keyif anladığım andı diyebilirim.


İnsanların arabalarıyla giderken şöyle bir durup düşündükleri mesafeleri bisikletle alıyor olmak, hatta ondan daha fazlası... bu ne zaman oldu ve neden bisikletimle birlikte bu noktaya geldim net bir şekilde ifade edemiyorum.


Artık 100km den az mesafeler benim için kısa bir yolculuk, belki antrenman belki de sporsuz kalmama mesafesine dönüştü.


Büyük bir yolculuk kaç km'dir?

Bisiklet ile kat edilen uzun yolculuklar farklı insanlar için farklı anlamlar ifade eder.


Bazı bisikletçiler için 100km sadece ısınma mesafesi, 200km kısa bir kaçamak, 400km anca bir şeylerin ifade etmeye başladığı nokta, 600km artık acı vermeye başlayan bir yolculuktur.


Peki sizin için büyük bir yolculuk hangi km'leri ifade ediyor.


Bu sizin için şimdilik 10km olabilir, sürmeye devam ettikçe bu km'lerin arttığını göreceksiniz, ta ki bir noktaya kadar, o noktadan fazlasını gerçekleştirebilmek için gerçekten acı çekmeniz gerekecek, acı eşiğinizin barajını yıktığınızda sizde artık bu yolun yolcususunuz demektir.


Yorgunluk başladığında, insan kendisiyle ve düşünceleriyle de mücadele etmeye başlar, kişiden kişiye farklılık gösteren bu mücadelede, benim aklıma hep şu soru gelir.


Ben burada ne yapıyorum?

Gerçekten evden bu kadar uzakta, ya da saatlerdir bisikletin üzerinde ne yapıyorum?


Başka bir soru, başka bir düşünce pek gelmiyor aklıma, bu düşüncelerle birlikte dursam belki de bir daha dönmeyecek pedallar, pes etme noktası diyebiliriz bu durum için.


O an kendimle en büyük mücadelem başlıyor, bir çok kişi ki bunlara bisiklet sürenler de dahil bilmez bu detayı; bisiklet sizi mental olarak fazlasıyla güçlendirir, eğer kendi kendinize mental olarak güçsüz olduğunuzu düşünüyorsanız ve bunu nasıl aşacağınızı bilemiyor iseniz, bisikletle sınırlarınızı zorlayın ve bunu gurup sürüşü ile değil tek başınıza gerçekleştirin. Mental olarak güçlendiğinizi hissedeceksiniz. Gurup sürüşü ile yapmayın çünkü orada sizi destekleyen birileri olacaktır, bunu tek başınıza başarmanız gerekir.


Bazen arabayla seyahat ederken, şehirler arası yollarda benim gibi tek başına bisiklet sürenleri görüyorum, işte gerçek bir güç diye düşünüyorum, temposunu almış ve bisikletiyle bir bütün haline gelmiş, yolları ezerek ilerliyor. Çoğu zaman durmak sohbet etmek istiyorum ama kendimden biliyorum, sürüş sırasında iyi niyetle bile olsa bu gibi durumlar temponuzu bozar, terinizin soğumasına neden olur ve vücudunuz düşer, hatta sizi korkutabilir de, bu sebeple sadece korna çalarak geçiyorum. Tek başına sürüş yapan ve mola veren bir bisikletçi görsem uzun uzun sohbet etmek isterim kendisiyle.


Büyük bir yolculuk kaç saattir?

Sizin için uzun bir yolculuk kaç saat sürmelidir?


Düşününce 4 saat uzun bir yolculuk olabilir, insanlar bunun iki katını iş yerlerinde tam bir mesai olarak geçiriyorlar, gerçi devlet dairesinde değilseniz Türkiye'de özel sektörde 8 saat mesai sağlayan çok az şirket mevcut, genelde 10 saatinizi gözden çıkarmanız gerekir.


Neyse bu noktada konumuza dönmek daha iyi olacak; 6-7 saat yetişkin bir kişinin günlük uyku ihtiyacını karşıladığını düşünür isek 4 saatlik bir yolculuğu uzun sayabiliriz.


Benim en uzun yolculuğum ufak molalar dahil 10 saatten fazlaydı sanırım, o zamanlar telefonda kullanılan gps'li uygulamalar ya da gps'li ve buluta kaydedilen yol bilgisayarları çok yaygın değildi ve erişmek zordu. Kablolu bir km saatim vardı ve kaç saat sürdüğümün kayıtları olmadığı için net olarak da hatırlayamıyorum. Bir temmuz günü kamplı tur için, hava aydınlanırken Eskişehir'den yola çıkıp , akşam 6 gibi İznik'e vardığımı hatırlıyorum 10-12 saat civarı sürmüştür.


Korona dönemini saymaz isek, ortalama sürüşlerim 4-5 saat arası sürmekte. Maalesef korona dönemiyle birlikte oldukça az sürüş gerçekleştirebildim, bu dönemde de 2 defa pozitif olunca, normal hayata geri dönmek tekrar spora başlamak ve eski performansa erişmek oldukça uzun sürüyor benim tarafımda. Yeni yeni tekrar sürmeye başladım ve bu yazıyı da aslında eski uzun sürüşlere duyulan özlemin dışarı vurumu olarak değerlendirebilirsiniz.


Şunu bilmelisiniz ki bisiklette zaman farklı işler, bu yolculuk zamanda yolculuktur, Albert Einsten'ın göreceli zaman kavramının işlediğini test edebileceğiniz ve doğruluğunu kendinize ispatlayabileceğiniz yegane durumlardan bir tanesidir.


Yeni sürmeye başladığınızda, vücudunuz enerji doluyken ve yanaklarınıza vuran rüzgar sizi engellemek yerine serinletiyor iken zaman hızlı akar ve ne kadar hızlı geçtiğini bile fark etmezsiniz.


Yorulmaya mı başladın, kötü mü hissediyorsun, pedal çevirirken artık bacaklarının güçsüzleşmeye başladığını mı hissediyorsun! Hazırlan her saati, her dakikayı, her saniyeyi hissedeceksin. Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönmüş gibi...


Yine de bu durum haftaya daha fazlasını denemenize engel olmayacak, evde hiçbir şey yapmadan yaşlanmaktan daha iyidir.


Sanırım uzun bir yolculuğu tanımlamak için, ne km hesaplamak, ne de saat söylemek pek doğru olmayacak, her ikisi de kişiden kişiye değişebilir fakat şunu net olarak söyleyebiliriz; büyük bir yolculuk yorgunluğun başladığı herhangi bir yolculuktur.



Her şey düşüncede başlar

Büyük yolculuk fikri nereden gelir?


Bunun kesin bir yanıtı yok sanırım. Aslında bu bir arzu değil ihtiyaçtır diyebiliriz. Yolculuk sırasında duyularımızdan uzaklaşırız ve benliğimiz ile baş başa kalırız.


Bu mücadele km'lerle ya da bisiklet üzerinde geçirilen saatlerle ilgili değildir, bu mücadele kişinin kendi benliğiyle mücadelesidir. Kişisel sınırlarımızı aşarken, güçlü olduğumuzu kendimize ispatlamanın yolculuğudur.


Bu bizim meditasyonumuzdur, ruhumuzun, fiziksel varlığımızın üzerinde yol aldığı, fiziksel sınırlarımızın aslında kolaylıkla aşılabildiği fakat benliğimizin sınırlarını aşmanın ne kadar zor olduğunu keşfettiğimiz ve bunu aşmak için mücadele ettiğimiz yolculuğumuzdur.


Bütün hafta, hatta bu haftalardan önceki bir çok haftalarda bu yolculuğa hazırlanırız, antrenmanlar yaparız, sınırlarımızı adım adım arttırırız, büyük yolculuğa kendimizi hazırlarız, giyim, yemek, yaşam tarzı, diğer keyif veren şeylerden kendimizi uzak tutarız, büyük bir kontrol, öz disiplin ve kararlılık, işte bizi hazırlayan unsurlardan bazıları.


Her ne olursa olsun, bu yolculuğun sonunda o selenin üstüne acı çekiyor olacaksınız.


Ayakkabılarınızı kilitli pedallara geçirdiğinizde, sadece ayakkabılarınızı kilitlemezsiniz, kendi kendinize verdiğiniz hedef için bir anlaşmaya kilitlenirsiniz. 

O an siz artık farklı bir kişisiniz.



Büyük Yolculuğa Doğru Pedallamak


Başlangıç

Mevsim ne olursa olsun gün ışığı bisikletçiler için değerli bir metadır.


Şehir hayatının alışkanlıklarıyla birlikte, dört duvar arasında günümüzü planlarken saate bakarız, hatta önemli bir işiniz yok ise hava kararana kadar saatle de pek bir işimiz olmaz, belki karardıktan sonra da.


Bisiklet üzerinde ise tüm planlamanızı güneşe göre yaparsınız.


Güneşin doğuşunu izlemek her zaman özeldir ve çoğu insan için nadir görünen bir manzaradır.


Pedallarınızı çevirirken ve henüz bacaklarınız yeni yeni ısınırken güneşin doğuşunu seyretmek eşsiz bir deneyimdir.


Bu hem vücut saatinizin, hem dünya saatinin, hem de uzay zamanın aynı anda senkronize bir şekilde ilerlemesini, çok az kişinin hissedeceği ve özümseyeceği ender bir andır.


Siz, Dünya, Güneş ve Uzay. Tüm bu uçsuz bucaksız alemleri düşündüğünüzde "siz" diğerlerinin yanında önemsiz hissedeceğiniz bir karşılaştırmada iken, bu yolculukta tam tersi geçerlidir, şu an hayatın anlamını hissettiğiniz kadar, diğer hiçbir zaman hissetmemiş olabilirsiniz.


Gün doğmaya başladığında doğada hayatın da canlanmaya başladığını hissedersiniz.


Çimenlerin üzerindeki çiğ damlaları, hafif sisli hava, kuşların cıvıltısı ve koşuşturması, sokak hayvanlarının uyanışları, belki bir kaçının sizi kovalaması :)


Genelde karmaşanın olduğu sokaklar bomboş, yollar sizin, sadece size ait, doğa ise gerçek sahiplerinin!


Bisiklet üzerinde iken ilk saatler kolaydır, manzaran eşsizdir, pedallar rahat döner, enerji hiç bitmeyecek gibidir, yolları hızla geçersin, rampaları yüksek tempo ile çıkarsın, adeta bir profesyonel gibisin, önündeki yol sana engel değildir, senin bir parçandır adeta.


Yine de fazla gaza gelmeyin, yol bilgisayarınız varsa nabzınızı ve kadansınızı kontrol altında tutmak iyidir. Uzun yolculukların sırrı nabız ve kadanstır.


Güneş tepende yükselmeye başladıkça günlük hayatın dertleri zihninden giderek kaybolmaya başlar, iş yeri, ev, faturalar vb... şu an hayat senin için daha basittir; birinci öncelik sürekli pedalla, ikinci olarak susamadan su iç ve son olarak acıkmadan yemek ye. Söylemek basit fakat bir fatura ödemekten belki daha zor. Faturayı otomatik talimatla da ödersin ama pedalları senin yerine çevirecek kimse yok.


Fakat sen özgürsün, hiçbir yere ait değilsin, hiçbir yere varma kaygın yok, şu an önemli olan senin için yolda olmak ve ilerlemek, rüzgar nereden eserse essin sen gerçek bir güçsün!


Yarı zaman

Öğlen saatleri yaklaştığında, başlangıç noktanızdan yeterince uzaklaşmışsınızdır demektir.


Bacaklarınızın pedallara ilk saatlerdeki kadar güçlü basmadığını fark etmeye başlamış, eğer yaz aylarında iseniz tepenizdeki güneş sizi kavurmaya, fazladan terleterek sizi daha fazla yormaya çabalıyordur. Doğarken size hissettirdiği muhteşem duygudan adeta azap verici bir metaya dönüşmüştür.


Kış aylarında ise, kaç tanemiz kış aylarında büyük yolculuğa çıkıyor ki...


Açlık ve susuzluk size sinyaller göndermeye başladı, cebindeki jel, çantandaki muz ya da cevizli sucuk artık açlığını yatıştırmıyor ise bol kalorili bir yemek vakti gelmiştir.


Bu öyle bir açlık ki, değil şimdi, önümüzdeki üç gün tamamen tatmin olamayacağın ve doyuramayacağın bir açlık olacak.


Bu noktada eğer sağlam bir planınız yok ise geri dönmek ve ilerlemek arasında gel-git yaşıyor olursunuz.


Otobüse binip geri mi dönsem?

Daha ne kadar ilerleyebilirim?

Tam olarak ne zaman bırakmalıyım? Şimdi mi bırakmalıyım!

Ağrılar, ağrılar, ağrılar... Ben buradayım demeye başladı.


Sürünmek

İnişler, çıkışlar, düz yol, rüzgar karşıdan, yandan, arkandan, çok fark etmemeye başladı mı?


Yorgunluk, açlık, susuzluk. Sanki hiç geçmeyecekler gibi.


Kendi kendine konuşmaya başladığında, ben burada ne yapıyorum, neden buradayım diye sorarsın. Şu an evde, koltuğa uzanmış, sevgilinle/eşinle güzel bir film izlediğini hayal edebilirsin, ya da pc başında en sevdiğin oyunu oynadığını.


Tüm bu eziyet ruhunu beslemek içindi, sen güçlüsün, sen özelsin, sen kendini geliştiriyorsun. Bu ödemen gereken bir bedel.


Kendinle konuşmalısın fakat bu sorgulayıcı değil cesaret verici olmalıdır. Şu an senden daha fazla övgüyü hak eden yok.


Kaç saat geçti ya da kaç km? ne fark eder? Bacaklarına kramp girmiyor ise hala gidebilirsin demektir.


Hava karardıktan sonra, doğa sessizliğe büründü, kuşlar cıvıldamıyor artık, görüşün bisikletindeki aydınlatma ile sınırlı, yorgunluk seni ele geçirmeye başladı, vedalaşma zamanı geliyor demektir.


Şu an güvenlik her şeyden önemli geliyor, ne zaman bırakacağına sen karar vermelisin.


Bu yolculuğa çıkarken her şeyden uzaklaşmak istedin, şimdi kendinden de uzaklaşmanın zamanı geldi.


Ya sen? 

Büyük yolculukların hangileri? 

Sen neler yaşadın ve onları unutamıyorsun değil mi?


İnsanın kendisini fethetmesi, zaferlerin en büyüğüdür "Eflatun"


1 yorum:

  1. Bisikletin felsefesini anlayan rahat bırakamıyor. Ben mecburiyetten bırakacağım. Şehir içi sürüşler yapıyorum artık. Antalya-Isparta/Senirkent, Antalya-Kaş gibi güçlü rotalarda sürüş yaptım. Her 10 km'de bir sağlam beslenip bol su tüketmek en iyi sürüş yöntemi bana göre. Enerjiyi hiç bitirmemen gerekiyor. Unutamadığım yolculuk Kaş yolculuğuydu. Dik rampalar ve düz uzun yollar insanı bisikletten soğutuyor. Kendime gelmem 4-5 gün sürmüştü. Yanıklar bir yana eklem ağrıları bir yana. Hele ki ayarsız SPD ile gidiyorsan dizlerin felç geçiriyor. Umutsuzluğun zirvesinde hissediyorsun kendini hedefe her yaklaştığında. Bu umutsuzluğun nedeni o kadar yol gitmişsindir ama gidilen mesafe 5 km'dir. Bu bitiriyor adamı. Bu yüzden uzun turlarımda navigasyonu hiç açmam. Yazılacak daha çok şey var da artık başka zaman.

    YanıtlaSil

Yorum yaparak katkıda bulunabilir ve yazının daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsin.

Blogger tarafından desteklenmektedir.